Açlık, kapitalizmin insanlığın başına bela ettiği bir sorundur!..

 

 

“Bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul

Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa..” (N.F.K.)
 

Geçenlerde Fortune dergisi “Dünyanın en büyük 500” şirketini ve bu şirketlerin gelirlerini açıkladı. Buna göre Dünyanın en büyük ilk 10 şirketi ve gelirleri şöyle:

 

 

Sıra

 

Ülke

 

Şirket

 

Gelir

 

(milyar dolar)

1.

ABD

WAL-MART

421.849

2.

HOLLANDA

ROYAL DUTH SHELL

378.152

3.

ABD

EXXON MOBİİL

354.674

4.

İNGİLTERE

BP

308.928

5.

ÇİN

SINOPEC

273.422

6.

ÇİN

CHINA NATIONAL PETROLEUM

240.192

7.

ÇİN

STATE GRİD

226.294

8.

JAPONYA

TOYOTA MOTOR

221.760

9.

JAPONYA

JAPAN POST HOLDİNGS

203.958

10.

ABD

CHEVRON

196.337

 

Derginin sıralamış olduğu dünyanın en büyük 500 şirketinin toplam gelirlerini bir kenara bırakalım sadece yukarıdaki listeye, ilk ona giren şirketlerin gelirlerinin toplamı neredeyse 3 trilyon dolara yakın bir rakama ulaşmaktadır. Artık gerisini siz düşünün.. İlk 500, ilk 1000, ilk 2000, ilk 5000, ilk 10.000’e giren şirketlerin servetlerinin toplamı her halde yüzlerce trilyon dolarlık meblağlara ulaşacaktır.

 

 Dünyanın en büyük 500 şirketi sıralamasına giren şirketlerin 133’ü ABD, 68’i Japon, 61’i Çinli, 35’i Fransa, 34’ü Alman ve 8’i Hindistan patentli şirketler idi. Bu şirketlerin yatırım alanlarına baktığımızda birçoğunun enerji ve gıda sektöründe yatırım yapan şirketler olduğunu görürüz.

 

Sanayileşmiş ülkeler hammaddenin, petrol ve doğal gaz gibi önemli enerji kalemleri, tarım ve hayvancılık gibi imkanların bulunan İslam coğrafyasının servetlerini truva atı işlevi gören küresel şirketleri aracılığıyla son iki yüzyıldır kendi kıtalarına transfer ettiler. Tabiî ki öncelikle servetlerimizi kıtalarına aşırmalarını sağlayacak emperyalist aygıtların/küresel şirketlerin önünü açacak liberal/sömürge politikalarını vazgeçilmez gören siyaset adamlarını ve siyasal projeleri iktidara taşıdılar. Sözüm ona ülkelerinin kalkınması ve gelişmesi için kapitalizmden başka bir iktisad ve kalkınma modeli düşünemeyen, kapitalist iktisad teorisyenlerinin tezleri ile ezberi tutulmuş teknokratlar ve bilim adamlarını kamuoyunu ikna etmek için pazarlamacı gibi işe koştular. Özellikle Osmanlının son döneminde açılan yabancı okullarında yada Avrupa’da tahsil görmüş/ekonomi okumuş zevat çok güçlü enerjiye sahip bünyemizi (coğrafyamızı) liberal politikalarla (gerçekte İslam ümmetine düşmanlığı ile bilinen batılının aklı ile) işletmemizin bizi kalkındıracağını sürekli tekerleme gibi tekrarlayıp durdular. Heyhat ki bu akıl güçlü bünyemizi (coğrafyamızı ve insanlarımızı) zayıflattı, fakirleştirdi, en temel besin kaynaklarından yoksun bırakarak açlıktan ölüme mahkum etti.

Sonuçta yüzyılın hasılası… Ziya Paşa’nın gazelinde tasvir ettiğinden daha beter bir durum ortaya çıkmıştır:

 

“Diyar-ı küfrü gezdim beldeler, kâşaneler gördüm/Dolaştım mülk-ü İslam’ı bütün viraneler gördüm”

 

Coğrafyamız, bilad-ü İslam sanki bir enkazı andırmaktadır. Coğrafyamız servetleri ve tüm jeo-ekonomik imkanları ile birlikte, gözünü daha da büyüme hırsı bürümüş küresel şirketlerin aç kurtlar gibi üşüştükleri, kapısı, bacası, koruyucu kalkanı, bekçisi/halifesi olmayan yıkık bir viraneye dönmüştür. İşte en son yüreklerimizi parçalayan, oturduğumuz sofrada lokmaları boğazlarımıza düğümleyen açlığın, ölümün kol gezdiği bir diyarı İslam, Somali.

 

Dostlar!! Somali’de kardeşlerimiz, Afrika’da, sıcağın kavurduğu bu kıtada 11 milyon insan her an ölümün soğuk nefesi ile karşı karşıya!!

 

Bunun suçlusu kim?.. Bunun suçlusu Vahşi batı uygarlığıdır, onun dünyaya pazarladığı kapitalizmdir.. Yıllardır bu bereketli kıtayı sömüren kapitalizm sonunda açlıktan ölümün eşiğine getirdiği milyonlarca insanın sorununu, kendisinin yol açtığı bu vahşeti kuraklık ve kıtlıktan kaynaklanmış tabii bir sorunmuş gibi sunarak uygarlığının yol açtığı krizi örtmek ve vicdan sahibi insanın yakaladığı ve bilinç ayartan sahne arkası görüntüyü karartmak istiyor. Geçen haftaki yazımda dünyada hali hazırdaki golf sahalarının bir dünya nüfusu kadar daha insana yetecek ölçüde su tüketimine neden olduğunu yazmıştım. Şayet kapitalistler Somali’de açlık ve susuzluktan ölenleri çok umursamış olsalardı biraz zevklerinden ödün verir ve golf sahalarını yeşillendirmek için tükettikleri su ile Afrika’yı yeşillendirirlerdi.

  

Lakin heyhat onlar dünyada soyu tükenmekte olan bir panda ayısı kadar Müslümanlara, onların canlarına, şeref ve onurlarına değer vermemektedirler. Değer vermemektedirler, çünkü dünyada her yıl 30 milyon insan açlıktan ölürken 2011 verilerine göre dünyada kozmetik ürünlerine harcanan para miktarı 200 milyar dolarla ifade edilmektedir. Dünyanın bütününün temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için 17 milyar dolar gibi bir rakamın yeterli olduğu düşünüldüğünde sadece kozmetik sektöründe harcanan paranın fazlasıyla dünyadaki açlık sorununu çözmek için yeterli bir rakam olduğu görülecektir.

 

Şimdi bu sorun; insanlar ve ülkeler arasında gelir dağılımı dengesizliklerine, tekelleşmeye ve servetin belli ellerde birikmesine neden olan, ihtiyaçları zaruri ve lüks ihtiyaçlar diye ayırmayan, toplamda nüfus sayısının ihtiyacı kadar ürün ürettiğinde bütün bireylerin ihtiyacını karşılayacağını varsayan; ürünlerin her bir fert tarafından alınıp alınamadığı ile yani servetin dağıtımıyla ilgilenmeyen vahşi kapitalizmin yol açtığı sorun değil de nedir?

 

Üstad Necip Fazıl ne güzel söylemiş “Bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul/Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa..”. Evet, kapitalizm 10 dilime böldüğü ekmeğin 9 dilimini 1 kişiye kalan 1 dilimini ise 9 kişiye taksim etmektedir. Bundan dolayı yazımızın başında verdiğimiz listede görüldüğü gibi piyasa değeri nüfusu 200 milyona yaklaşan Pakistan’ın ürettiği yıllık GSMH’dan daha fazla servete sahip şirketler icad etmiştir. Yani bir kişi, bir aile şirketi yaklaşık 200 milyon insandan daha fazla gelire sahiptir. İşte bu taksim kurt yapmaz kuzulara şah olsa!!!

 

Bundan dolayıdır ki bir zamanlar zekat verilecek fakir bulunamadığı bu coğrafyada şimdi fakirlik kol geziyor, milyonlar açlıktan ölümle pençeleşiyor!

 

Önümüzdeki günler Ramazan günleri. Evet, bizler kardeşlerimizi saran bu trajediyi sonlandırmak için yardımlarımızı, zekatlarımızı bu sene Somali’ye göndereceğiz. Lakin şunu unutmayalım ki, ramazan geçecek ve her yıl olduğu gibi Somali’de yada dünyanın bir başka yerinde yine yılda ortalama 30 milyon insan kapitalist, neo-liberal politikaların yol açtığı açlık yüzünden ölmeye devam edecekler. İslam’ın zekat emrinin vahşi kapitalizmin icad ettiği yırtıkları yamamak için değil, kendine özgü bir toplumsal düzen içinde zengin kazandıkça yoksulun da refah payını artırıcı bir fon olarak işletilen böylece toplumda gelir dağılımı dengesizliklerini gideren bir uygulama, bir düzenleme olduğunu unutmamamız gerekmektedir.

 

Bundan dolayı yardım çağrısında bulunan kurumlarımızın, ümmetimizin kıymetli alimlerinin, ilahiyatçılarının, entelektüellerinin ve kanaat önderlerinin bu çağrının yanında gerçekte evrenin kendisi için musahhar kılındığı insan neslinin, her yıl milyonlarcasının ölümüne neden olan bu kapitalist sistemi artık tartışmaya açmaları, zekat verilecek fakirin bulunamadığı bir kalkınmışlık ve refah düzeyini icad etmiş olan İslam’ın kendine özgü iktisad modelini bir manifesto olarak sunarak ümmetimizin Allah’ın dinine olan güvenini yeniden kazanmasını ve İslam’ın tarih sahnesine aktif özne olarak yeniden dönmesini temin edici bir çağrıya öncülük etmelerinin vakti gelmedi mi? 

 

“İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı (Allah’ın dinindeki doğru çözümlerle) kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? (Onlar) Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece (insanlığa doğru yolu gösteren/sorunlarına ilişkin gerçek ve doğru çözümlerinin bulunduğu vahye karşı) kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.” (Hadid: 16)

 

abdurrahimsen@hotmail.com

31.07.2011   TIMETURK

 

www.islamiyontem.net

Paylaş :




WhatsApp