Hilafeti neden tehlikeli görüyorlar?
Mustafa Özcan
Türkiye’de hilafetle ilgili iki karşıt görüş var. Bunlardan birisine göre hilafeti emperyalizm kaldırmıştır. Müslümanların potansiyel gücünü ve güç birliğini dağıtmak isteyen emperyalizm,Müslümanların birliğinin temsilcisi ve sembolü olan hilafeti ilga etmiş ve kaldırmıştır (Örnek olarak bununla ilgili tezlerden birisi, ‘Keyfe hüdimet el hilafe’ kitabında Abdulkadim Zellum tarafından işlenmiştir, Daru’l ümme).
İkinci görüşe göre, emperyalizm, hilafeti Amerikan merkezli olarak yeniden ihya etmek istemektedir.
Peki bu iki tezden hangisi doğrudur? Yerine göre ikisi de doğru olabilir. Birisi de çıkar Nasreddin Hoca gibi, “Yahu ikisi birden nasıl doğru olabilir” diye de sorabilir. Nasreddin Hoca’nın diliyle bu soruyu soran kişi de haklıdır.
Evet; hilafetin kaldırılmasının arkasında emperyalist emeller ve planlar yatmaktadır. Aksi takdirde, Müslümanlar bu ahval ve şerait içinde olmaz ve Filistin kaybedilmezdi. Kaybedilse bile yeniden kazanılır ve İslâm dünyası toparlanırdı.
Elbette emperyalizm iki şıkkıyla birlikte İslâm aleminde ulusculuk akımını yaymak istemiştir. Bunu Ortadoğu eksenli Churchilzm ve İngiltere ve Asya merkezli olarak da Stalin ve SSCB yapmıştır. Tarihi gerçekler örtbas edilemez. Peki, o halde Amerikan emperyalizmi neden ve niçin birlik sembolü olan hilafeti ihya etmek istesin? Bu da yerinde bir sorudur. Esasında, emperyalizm hilafeti ihya etmek istemez. Ama nasıl bir hilafeti ihya etmek istemez. Kendinden güdümlü veya eskilerin deyimiyle müteharrik bizzat olan hilafeti emperyalizm niye istesin ki? Hayat alanını daraltmaya kastı mı var? Hilafet, hayat alanını ve hayat tarzını tehdit eder. Bush 11 Eylül’den sonra “Hayat tarzımıza saldırmışlardı” dememiş miydi?
Öyleyse emperyalizm kendinden güdümlü değil emperyalizm güdümlü hilafeti ister ama bu gerçek manada hilafet olabilir mi? Tabir caizse suyuna tirit bir hilafet olur. Zira, fıkıh kitaplarımıza göre hilafetin en temel şartı emrinin nafiz ve geçerli olmasıdır. Aksi takdirde, müteharrik bizzat yani kendinden güdümlü olmaz. Bu durumda, emperyalizmin hilelerinden birisi ‘gerçeğinin yerine sahtesini ikame et, kur’ yaklaşımıdır. Ya da başka bir ifadeyle ‘engelleyemiyorsan yönlendir’ formülüdür. Gerçekten de Şerif Hüseyin’i kandırarak, Osmanlı’nın yıkılmasına hadim kılmışlar ve ardından da defterini dürmüşlerdi. Mustafa Nuhas Paşa da hilafetin kaldırılmasını destekleyen ve Mustafa Kemal’e övgüler yağdıran bir Mısırlı siyasi liderdir. Hasan el Benna ile Mustafa Kemal üzerine polemikleri vardır. Kendisi Arap Birliği’nin kurucu ismidir. Hilafetin kaldırılmasını alkışlayan ve inkilapları destekleyen bu adam ne ve hangi amaç adına Arap Birliği’nin kurulmasına öncülük etmiştir? İhtiyaca binaen kurulması yerine yasak savmak kabilinden olmalı. Zira, biliyoruz ki, Arap Birliği fikriyatının ardından Antony Eden gibi İngiliz siyasetçileri ve dahileri vardır. Dolayısıyla Antony Eden’in projesini Mustafa Nuhas Paşa gibi şahsiyetler yürütmüş ve hayata geçirmişlerdir. Peki, hayata geçirilmiş de ne olmuştur? Filistin’de bir karış Arap toprağı mı kurtarmıştır? Kella, ne gezer! Dolayısıyla gerçeğine iliklerine kadar düşman olanlar sahtesini kurmak için de canla başla çalışabilirler. Bununla birlikte, yine de tehlikeli bir süreçtir. Dolayısıyla bu yöntem İslâm dışı siyasette Burgibacılık yöntemidir. Kalıbı alıp içini boşaltma yöntemidir. Kemalizm ise ne içini ne de dışını almaktadır. Bunu en iyi Burkibacılık-Kemalizm ekseninde Coşkun Kırca analiz ederdi. Bundan dolayı Amerikalılar ılımlı İslâm tabirine taraftar olsalar da Kemalistler ılımlı bir İslâm ülkesi olduğumuzu dahi kabul etmezler. Obama ise iktidar yıllarında bu kavrama veda etmiştir. Biz de bunu vaktiyle Kuzey Iraklı Kürt İslâm Birliği Partisi Başkanı Salahaddin Muhammed Bahaaddin Bey’in dilinden yazmıştık.
Esasen hilafetle mücadelenin iki ayağı var. Birisi sahtesini kurmak, diğeri de hakikisini engellemek için Ortadoğu’ya çöreklenmek ve sonuna kadar İsrail’i desteklemektir. Cheney ve Kissinger gibiler vaktiyle ‘Ortadoğu kontrol edilemezse; Türkiye’nin de içinde olduğu geniş bir İslâm imparatorluğu kurulacağını’ öngörmüş ve bunun için gerekli bütün tedbirlerin alınmasını istemişlerdi. 11 Eylül ve rejimi işte bu tedbirlerden birisiydi. İslâm’ı geriletme projesi. Bu proje fasılasız bir biçimde 200 yıldır sürdürülüyor. İşte bunun son yansımalarını bir haberde gördüm. İngiliz general Sir Richard Dannatt da Afganistan’daki ideolojik savaşlarının arka planını faş etmiştir: Hilafetin engellenmesi. Geçtiğimiz günlerde İngiltere Başbakanı David Cameron’un askeri danışmanlığına getirilen İngiltere Genelkurmay eski Başkanı Sir Richard Dannatt, kendisini deşifre ettiği için istifa etmiştir. Sir Richard Dannatt, Taliban ile mücadeleyi halifeliği engellemek ile ilişkilendirmişti. İngiliz Genelkurmay eski Başkanı Sir Richard Dannatt, “Afganistan’da niçin bulunuyoruz?” sorusuna, “Taliban’a karşı mücadele etmezsek, etki alanını Güney Asya’dan Ortadoğu’ya, oradan Kuzey Afrika’ya genişletir ve halifeliğin zirvede olduğu 14 ve 15. yüzyıllardaki gücüne ulaşır” demişti. Aynısını daha önce Cheney ve Kisisnger gibiler söylemiştir. Belki de büyük çapta kendilerinin ürettiği Kaide klişesini veya markasını hilafete karşı bir sütre olarak kullanıyorlar.
Mustafa Özcan – Vakit 2010-08-04