LAİK SİSTEM

MÜSLÜMANLAR İÇİN

GÜVENCE DEĞİLDİR

BİLAKİS

TAĞUTTUR

– ZULÜMDÜR – ZULÜMATTIR – KÜFÜRDÜR

FISKTIR – FİTNEDİR – FESATTIR

 

MÜSLÜMANLAR

LAİK SİSTEME İNANMAK / GÜVENMEK VE BENİMSEMEK İLE DEĞİL ONU

İNKAR EDİP HAYATLARINDAN SÖKÜP ATMAK İLE

EMROLUNMUŞLARDIR

 

Çağdaş tağutlardan birisi olan Laik T.C. Devletinin Cumhurbaşkanı açıklamasında şöyle dedi:  

''5 Şubat 1937 tarihinde Anayasaya giren ve 74 yıldır Anayasalarımızda yer alan laiklik ilkesinin, Cumhuriyetimizin diğer nitelikleri ile birlikte çağdaş demokrasiler arasındaki yerimizi belirleyen önemli ölçütlerden biri olmuştur'' …''Bu düşüncelerle, laiklik ilkesinin Anayasal bir ilke olarak kabul edilmesinin 74. yıl dönümünde, Cumhuriyetimizin nitelikleri ile milletimizin değerlerinin tartışılmayacak şekilde örtüştüğünü ve büyük milletimizin bu nitelikler üzerinde anlayış birliği içinde bulunduğunu memnuniyetle müşahede ettiğimi ifade etmek isterim.''

Laik T.C. Devletinin Başbakanı ise şunları kaydetti:

''Cumhuriyetimizin kuruluşundan 14 yıl sonra, 1937 yılında anayasamızda yerini alan laiklik ilkesi, tıpkı demokrasi ve sosyal hukuk devleti ilkeleri gibi milletimiz tarafından sıkı sıkıya benimsenmiş ve zaman içinde ne kadar elzem olduğu daha iyi anlaşılmıştır.  Laiklik, farklı inanç ve yaşam biçimleri için bir güvence olarak algılanmalı, herkesin yaşam tarzına saygı çerçevesinde, özgürlükçü bir yaklaşımla yorumlanmalı; ayrıştırıcı değil, birleştirici olmalıdır.  Cumhuriyetimizin bütün ortak paydaları gibi, laiklik ilkesinin de her türlü gündelik siyasi tartışmanın üzerinde tutulması sosyal refahımız ve huzurumuz açısından çok önemlidir.”

Laik T.C. Devletinin kurucusu ve şu anda sözde ana muhalefet partisi olan CHP Genel Başkanı da şu açıklamayı yaptı:

“Değerli Vatandaşlarım, bildiğiniz gibi, Anayasamızın 2. maddesi aynen şöyledir: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir”. Bu maddenin laiklik açısından anlamı açıktır: Türkiye laiktir, laik kalacaktır!     Çünkü Anayasamızın sıralanan özellikleri içindeki laiklik de demokrasinin olmazsa olmaz koşulu, Türkiye Cumhuriyeti’nin de güvencesidir. 2. maddenin Anayasamızın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez maddeleri içinde yer alması bu nedenledir. Devletin yapısını belirleyen özelliklerden olan laiklik, akılcıdır ve dini siyasetin dışında tutan bir ilkedir. Aynı maddede demokratik, sosyal ve bir hukuk devleti olma zorunluluğu da yer alır.     Laiklik, yalnızca devlet işleriyle din işlerinin birbirinden ayrılması demek değildir. Aynı zamanda eğitim, sağlık, kültür ve yasama alanlarının da dinden bağımsız olması demektir. Laiklik, düşünce özgürlüğü ve kuruluşların dini düşünce ve dini kuruluşların etkisinden bağımsız olmaları demektir.“  “Ortaçağ karanlığı laiklikle yıkılmıştır. İnsanın özgürleşmesi laiklikle elde edilmiştir. İnançlara saygı laiklikle başlamıştır. İnsana verilen değer laiklikle kazanılmıştır. İnsanın insana duyduğu saygı laiklikle sağlanmıştır.”     “Öte yandan aynı dine inandığımız halde bizi Arap ve Ortadoğu ülkelerinden ileri, uygar, çağdaş ülke yapan laikliğe halkımızın gönülden bağlı olduğunu da biliyorum.”

Laik T.C. Devletinin Başbakanı 02-02-2008 tarihinde İslanbul’da bir toplantıdaki konuşmasında şöyle demişdi:

“Vatandaşlarıma sesleniyorum; yaşam biçiminizi tehdit altında, kendinizi sosyal baskı altında hissederseniz, biliniz ki güvenceniz LaikliktirLaik sistemdir. Biliniz ki güvenceniz laik sistemin savunucuları olarak bizleriz.” “Başörtülü yada dindar insanlar da herkes kadar laiklikten yanadır. Cumhuriyet değerlerine bağlıdır.”

 

Teorik anlamda Laiklik: Din ve devletin birbirinden ayrılması ve birbirine karışmamasıdır.

Pratik anlamda Laiklik: Dinin devlet alanına asla yanaştırılmaması; fakat devletin dini özellikle İslam’ı potansiyel tehlike olarak gördüğü için, kontrolde tutmak adına din mühendisliğine soyunmasıdır.

Laikliğegöre; sınırları henüz netleşmemiş olsa da “kamu alanı” denilen alanda Allah’ın sözü geçmez, Allah’ın emirlerinin nehiylerinin bir değeri yoktur, hatta yasaklanır, Allah’ın emir ve nehiylerine riayet etmek isteyenler suç işlemiş sayılır ve cezalandırılırlar.

Laik sistem; devletin icraatlarında herhangi bir dini referans ve esas almamasıdır, referans ve esas alınmasının şiddetle yasaklandığı sistemdir.

Yani Allah’ın emirlerinin suç sayıldığı bir sistemdir. Buna göre Laik sistem, müslümanın yaşam biçimini / tarzını tamamen ortadan kaldırıyor. Allah’ın uluhiyetinin hakimiyetinin / egemenliğinin, “kamu alanı” denilen alanda inkâr edildiği sistem, müslümanın Tevhid inancı ve değerleri ile nasıl bağdaşır?!..Zira müslüman; Allah’ın mülkünde, hayatın her alanında sadece Allah’ın uluhiyetine, yani egemenliğine, şeriatına iman edendir, onun dışındaki egemenlik iddiasında bulunanları yani “tağutları” inkâr etmekle yükümlü olandır. Tağutların da egemenliğini kabul etmek imanı nefyeder, ortadan kaldırır. İşte bunu Allahu Teala gayet açık bir şekilde şöyle ortaya koymaktadır:

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ ءَامَنُوا بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَعِيدًا

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَى مَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُودًا

“Sana indirilene senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağut ile yönetilmek istiyorlar. Halbuki tağutu inkar etmek ile / reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan ise onları büsbütün saptırmak istiyor.

Onlara Allah’ın indirdiğine ve Resulüne (Kitap ve sünnete)gelin denildiği zaman münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.” (Nisa: 60-61)

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا

“Hayır / Dikkat edin!Rabbine and olsun ki; aralaında çıkan anlaşmazlık hususunda seni (Resulü ve getirdiği Şeriatı)hakem kılıp sonra da verdiğin hüküme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam manası ile teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisa: 65)

Allahu Teala, bu ayeti kerimeleri ile imanın ne olduğunu ve nasıl olduğunu ve neyi gerekli kıldığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Buna ters düşen bütün sözler, görüşler merduttur, duvara çarpılır. Bu ayetlerin ortaya koyduğu iman hakikatlerini şöyle sıralayabiliriz:

-Ayetlerin siyakı ve sıbakından da anlaşılacağı gibi; Allah’ın indirmediği ile yönetim tağuttur.

 

-Allah’ın indirdiğine iman iddiası,  tağutla yönetilmeyi istemek ve benimsemekle asla bağdaşmaz.

 

-Tağutu inkar etmek / red etmek Allah’ın emridir / imanın gereğidir.

 

-Allah’ın indirdiğine (İslam’a) iman ettiğini iddia edip de bilerek tağutla yönetilmek isteyen kimse şeytanın güdüm alanına girmiş ve yoldan sapmış demektir.

 

-Allah’ın indirdiği ile / Kitap ve Sünneti referans alarak Allah’ın dini ile yönetilmeye çağrıldığı zaman, o davete yüz çevirmek nifak / küfür alametidir. O kimseler Allah’a ve Resulüne iman ettiklerini söyleseler de aslında münafıktırlar.

 

-Yönetimde Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem’in hükmünü yani onun getirdiği Dini / Şeriatı esas almayı red eden, Şeriatın hükmüne içinde bir sıkıntı olmaksızın teslim olmayan kimseler kesinlikle iman etmiş olmazlar.

 

Bu iman hakikatleri karşısında net bir şekilde görülür ki; “laiklik” tağutluktur ve “laik sistem” ise “tağuttur”. Allah’ın mülkünde; “burası kamu alanıdır, burada Allah’ın sözü geçmez” diyen ukelalığın, azgınlığın, sapkınlığın adıdır, laiklik. Buna “tağut” denilmez de ne denir!

Müslüman olduğunu söyleyen bir kişinin tağut karşısındaki tavrı tektir. O da, tağutu yani laikliği inkar etmesidir / red etmesidir. Laikliğe inanmak / güvenmek, bağlı kalmak, benimsemek değil!...

Hiçbir müslüman bilerek laiklikten yana olamaz! Sapık-saptırıcı liderler ve sözde alimler Laikliğin tağutluğunu, küfrünü örterek onu şirin gösterme gayretleri olmasa hiçbir müslüman laik sistemden yana olamaz, laikliği benimseyemez.

Bugünlerde tartışılan “başörtüsü” meselesi müslümanların asıl meselesi değildir... Müslümanların asıl meselesi laik sistemdir. Başörtüsüne karşı gelenler ve yasaklayanlar; onun Allah’ın emri / dinin gereği olduğu için karşı geliyorlar ve diyorlar ki: ““kamu alanında” dinin ve Allah’ın sözü gereği hareket etmek laikliğe aykırıdır”. Doğrudur... Laikliğe aykırıdır. Onun için müslümanların meselesi başörtüsü değil laikliktir, laik sistemin hegemonyasıdır. Allah’ın emri sadece başörtüsü de değildir. Başörtüsüne izin verilse dahi, Allah’ın diğer emirlerine ne olacak!... Allah’ın diğer emirlerinin geçersiz olduğu bir ortamda müslümanlar rahatlıyacak mı?!..

Başörtüsüne karşı gelenler laikliğe / tağuta imanlarının gereğini yapıyorlar ve bunu  da açıkca söylüyorlar.

Onun için müslümanlar imanlarının gereği sadece Allah’ın emirlerine bağlanmak ve Allah’ın dinini hayata hakim kılmak için imani tavır ve duruş sergilemek zorundadırlar. Başka seçenekleri olamaz!...

Başörtüsünü yada başka bir meşru hakkı çağdaş putlardan  şefaat dileyerek savunmak, imani ve İslamî duruş değildir... Başörtüsünü “demokrasinin cumhuriyetin lütfu” yada “özgürlüğün” gereği diye savunmak Allah’ın emrini savunmak olmaz. Allah’a iman ile de çelişir. Çünkü müslümanlar, laiklikdemokrasiözgürlükler ismindeki çağdaş putları inkar etmekle emrolundular, onlardan şefaat dilemekle değil!...

Müslümanların tağut karşısında tavırlarının ne ve nasıl olacağını Allahu Teala açıkca şöyle ortaya koymaktadır:

لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللَّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى لَا انْفِصَامَ لَهَا وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

اللَّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ ءَامَنُوا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَوْلِيَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُولَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

“Dinde zorlama yoktur. Artık doğruluk ile sapkınlık açığa çıkmıştır. O halde kim tağutu inkar edip / red edipAllah’a iman ederse, kopmayan sapa sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.

Allah, iman edenlerin velisidirdost ve yardımcısıdır, onları zulümattan / zulüm ve karanlıklardannura / aydınlığaçıkarırKafirlere gelince onların velisi / dost ve yardımcısıtağuttur, onları aydınlıktan alıp zulümata / zulüm ve karanlıklara/kirlilikleregötürür. İşte bunlar cehennemliklerdir.  Onlar orada devamlı kalırlar.” (Bakara: 256-257)

وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ فَمِنْهُم مَّنْ هَدَى اللّهُ وَمِنْهُم مَّنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلالَةُ فَسِيرُواْ فِي الأَرْضِ فَانظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ

“And olsun ki biz; ‘Allah’a kulluk edin ve tağuttan sakının’ diye (emr etmeleri için)her ümmete bir resul gönderdik. Allah onlardan bir kısmını doğru yola iletti, onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, yalancıların sonu nasıl olmuştur!”    (Nahl: 36)

Bu ayeti kerimelerden açıkca görülmektedir ki mü’minin tağutlar karşısındaki tavrı ancak şöyle olabilir:

-Tağutu inkar etmek / red etmek, benimsememek!

-Tağutu veli / dost ve yardımcı edinmemek. Tağutun taraftarı olmamak!

-Tağuttan sakınmak, uzak durmak. Onunla içli dışlı olmamak, ona güvenmemek!...

Buna göre; mü’minler laik sistemi inkâr etmek / red etmek zorundadırlar. Mü’min Laik sistemin taraftarı olamaz. Ondan yardım beklemez, yani onun velayetini kabullenemez!... Laik sisteme güvenemez, ondan asla hayır bekleyemez. Ona entegre ve asimile olamaz. Onunla içli-dışlı olamaz. Bilakis ondan sakınmak, uzak durmak zorundadır... Onun işletmeciliğine talib olamaz! Onun işletmecilerinden yani sözde yöneticilerinden hayır bekleyemez. Laik sisteme ve işletmecilerine güvenemez!... Bu ayeti kerimeler varken onlara iman eden mü’min başka türlü düşünemez ve davranamaz.

Ey müslümanlar! Akıllarınızı başlarınıza alın! Müslümanca davranın! Kişiliğinizi kimliğinizi kaybetmeyin!... İns ve cin şeytanlarının tuzaklarına düşmeyin!... Sapık ve saptırıcı alimlere ve liderlere uymayın!... Sizi dininizde fitneye düşürmek istiyorlar! Küfrün bir yüzünü gösterip öteki yüzüne yönelmenizi ve öteki yüzünden razı olmanızı istiyorlar!.. Bu tuzaktan sakının ve Allah’a sığının!... Siz sadece Allah’ın sizin için seçip razı olduğu dini İslam’dan razı olun. Ona sarılın. Ona bağlanın. Ona tabi olun. İslamı hayata hakim kılmak için çalışın! Onun tek şer’i yolu olan Râşidi Hilafet Devletini kurmak  için sadece Allah’a inanıp güvenerek ihlas ve ihsan ile çalışın!... İslamî kimlik ve yaşam biçiminizin tek güvencesi vardır. O da Allah’ın dini İslam’ın tekrar hayata ve arza hakim olmasıdır. Çünkü Allahu Teala bunu mü’minlere bildirdi ve şöyle vaad etti. Sadece bu vaade güvenin!... Sapık ve saptırıcı liderlere değil!...

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

“Allah sizlerden iman edip salih amel işleyenlere kendilerinden öncekileri halifeler (iktidar sahibi)kıldığı gibi onları da halifeler kılacağını, onlar için razı olduğu dini (İslam’ı)hakim kılıp koruyacağını ve (geçirdikleri)korku döneminden sonra bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaad etti. Onlar Bana kulluk ederler, Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kim inkar ederse işte onlar asıl fasıklardır.” (Nur: 55)

 

Ahmed KILIÇKAYA
www.islamiyontem.net

Paylaş :




WhatsApp