ALLAH'IN DİNİ İLE "HALK DİNİ" ARASINDA KARŞILAŞTIRMA
Ahmed KALKAN
Tevhidi Esas Alan Allah’ın Dini ile Devletin Yönlendirdiği Halk Dini Arasında Karşılaştırma
Hakla bâtıl savaşı günümüzde Hakla Hak maskesi takmış bâtıl arasında cereyan ediyor. Bâtıl, savaşını kalleşçe sürdürüyor. Erkekçe bâtıl kimliğiyle Hakkın karşısına çıkmaya cesaret edemediğinden, maske takarak, hak elbisesi içinde bizden biri imiş gibi çıkıyor, ama bizi arkadan vuruyor. En zayıf ânımızı kolluyor, en zayıf yerimizden vuruyor. Dine karşı din. Canavar kurt, koyun postuna bürünerek koyun sürüsünün içine dalıyor, nice koyun, sürü psikolojisiyle katiline sevgi besliyor. En kötüsü de şu: Koyunu kurttan çoban korur. Ya çoban kurt olursa o sürünün hali ne olur? Dicle kenarında kurttan koyunu koruyacağım diyenler, kırmızı başlıklı kıza pusu kurmuşsa, kim kimi kimden koruyacak? Yine, yiyeceği kokmaktan tuz korur. Tuz kokarsa o yiyeceğin hali ne olur? Bu girişten sonra, iki din arasında karşılaştırmaya geçebiliriz.
*Allah’ın râzı olduğu tevhid dini olan İslâm dininde; “Lâ ilâhe illâllah” (Allah’tan başka ilâh yoktur) esası, mü’minlerin inancını ve yaşama biçimini oluşturur.
Devletin yönlendirdiği halk dininde; Lâ bilinci yoktur. Reddedilmesi gereken sahte ilâh olarak nelerin bulunduğu belli değildir, hatta çağdaş sahte ilâh olarak reddedilen hemen hiçbir şey yoktur. İlâh olarak neler kabul edilmez ki…
*Tevhid dininde; Allah’tan başka (yerde, gökte, devlette, mecliste) hiçbir ilâh yoktur.
Tahrif edilmiş dinde ise; Allah, göklerin ilâhıdır, yağmuru yağdırır, rızık verir, yaratıcıdır; ama kamusal alana, yönetime, meclise, eğitime… karışmaz.
*Allah’ın İslâm adını verdiği dinin merkezinde, hayatın merkezinde Allah vardır.
Devletin yönlendirdiği dinde ise; hayatın merkezinde devlet vardır, vatan vardır, para ve eşya vardır, refah ve rahat vardır.
*Hak dinde Allah; zâtında, sıfatlarında, fiillerinde bir Tek’tir.
Halk dininde ise Allah’a ait sıfatlar karizmatik devlet adamlarına, şeyhlere, kanaat önderlerine de verilir.
*Kur’an’la hududu çizilen dinde; Hüküm / Egemenlik sadece Allah’ındır.
Hak maskesi takan hakla bâtılın karıştığı dinde; Hüküm / egemenlik halkındır, milletindir (denilse de aslında Atatürk’ündür, paranındır, parti başkanlarınındır, medyanındır, Amerika’nındır).
*Allah’ın dininde en iyi idare şekli Peygamberimizin oluşturduğu Medine İslam Devleti modelidir.
Devlet dininin en iyi idare şekli demokratik laik cumhuriyet rejimidir.
*Allah’ın bildirdiği dinde anayasa ve yasalar Allah’ın kitabı Kur’an hükümlerinden alınır. En azından Kur’an’a ters düşmez.
Devletin uzlaştığı dinde, Kur’an’a ters düşmesine bakılmaksızın anayasa ve yasalar, mecliste parmak hesabıyla hevâ yoluyla oluşturulur. Atatürk ilkelerine ters düşmez.
*Allah’ın dininde Allah’ın kitabı ve Rasülünün sünneti esastır.
Devlet dininde ise demokrasi ve laiklik esastır.
*Hiçbir beşerin müdahalesi olmayan vahiy dini İslâm’da lider, önder, izi takip edilen örnek şahsiyet Allah’ın rasûlüdür.
Geleneğin ve devletin müdahale ettiği dinde ise, şeyhler, parti başkanları, tâğutlar, atalar, putlar ve putlaştırılanlardır.
*Bütün peygamberlerimizin dini olan aziz dinimize göre insan, yalnız Allah’ın kuludur.
Kalabalıkların dinine göre insan devletin kuludur, koltuğun kuludur, paranın, sanatçının, futbolcunun, hevânın kuludur.
*Kur’an’daki dinde; Allah’a hakkıyla iman eden kişilerin kimliği “Müslim / Müslüman”dır. Kur’an’a göre bu ismi onlara Allah vermiştir.
İslâm’ın tahrif edilmiş şeklinde ise; Türk, Kürt, vatandaş, millet, halk, falan partili gibi kimliklerle insanlar kendini tanıtır ve bunlarla övünür.
*İndirilmiş dinde; Farzları, haramları (emirleri ve yasakları) Allah belirler.
Uydurulmuş dinde; Yasaları ve yasakları, neyin serbest (câiz) olup neyin yasak olduğunu devlet, meclis belirler.
*Devletlerin de Rabbi olan Allah’ın dininde; Kur’an Allah’ın kitabıdır; Ona itaat edilmelidir.
Allah’ı rab kabul etmeyenlerin dinine göre; Anayasa ve yasalara herkes uyup itaat etmelidir. Tâğut demek şeytan demektir. Bugünkü yöneticiler tâğut değil ülü’l-emrdir. İtaat de vaciptir. Devleti de Atatürk kurmuştur. Atatürk ilkeleri kutsaldır, onlara ters düşülmemelidir.
*Put kıran İbrahim’in de dini olan İslâm dininde putlar, heykeller yıkılır; putlarla ve putçularla mücadele edilir.
Müslüman geçinen Nemrutların dininde ise heykeller yapılır; putlara ve putçulara karşı çıkanlar cezalandırılır.
*Aziz din İslâm’a göre; Herkes, peygamber bile Allah’a, O’nun vahyine uymak zorundadır.
Mevcut din anlayışına göre; Herkes devlete, kanunlara, halkın çoğunluğuna, halkın tercihlerine uymak mecburiyetindedir. Yoksa, demokrasi çarpar.
*Tevhidi esas alan dine göre; hiçbir şey ve hiçbir kimse Allah’a şirk koşulmaz.
Tâğutlarla, Atatürk’le uzlaşan dine göre; Atatürk, meclis, devlet, demokrasi, heykeller, futbolcular, sanatçılar da kendilerinde ilâhî özellik bulunan yüce değerlerdir.
*Hâlis din olan İslâm’a göre; Allah kuddüs’tür, Kutsal olan yalnız O’dur. Sadece Allah yolunda ve Allah için ölen şehittir.
Devletin rengine giren dine göre; Vatan, bayrak, devlet, marş, heykel kutsaldır; bunlar uğrunda ölenler de kutsal şehitlerdir. Demokrasi şehidinden, vatan şehidinden, görev şehidinden bahsedilir. Namazsız, inançsız kimseler de olsa bütün subay ve askerler ölürse şehit olurlar, polisler de öyle. Bunlara bu şehitlik payesini devlet vermiştir; bunlar devlet şehididir.
*Allah’ın dininde; Cehennemden, Allah’ın azâbından korkulup sakınılır.
Hacı Baba dininde; Devletten, hapisten, açlıktan, depremden korkulur.
*İslâm Dininde; Gaye Allah’ı razı etmektir. Cennet ümidi ve beklentisi esastır.
Adı İslâm olan her şeyin meşru görüldüğü halk dininde; Üst makamların gözüne girme, dünyevî beklentiler, iyi bir vatandaş olmak önemlidir.
*Atma ve katmalardan berî olan İslâm dinine göre; En üst derece sevgi, bağlanma ve tâzim, sadece Allah’a gösterilir. Kıyâm, rükû ve her çeşit ibâdetle Allah’ın huzurunda durularak O’na saygımızı, kulluğumuzu gösterip O’na yaklaşılır.
Hakla bâtılın karıştırıldığı dinde ise; Özellikle bayram kabul edilen günlerde, Cuma ve Pazartesi okullarda bayrak törenlerinde heykelin karşısında kıyama benzer saygı duruşu gibi puta tapmalar, saygı duruşu, anıtkabirdeki uygulamalar, heykelleri şehirlerin meydanlarına dikme, resmini resmî dairelere asmayı mecbur etmekle tâğutlara yaklaşılır.
*Şirki en büyük günah sayan hak dinde; Tâğutları reddedip inkâr etmek esastır.
Şirki önemsemeyen mevcut dine göre; Özellikle okullarda ve politikacıların nutuklarında tâğutları sevmek ibadettir. Tâğutları sevmek esastır. Tâğutları, hele oy verip seçtiği tâğutları kabul edip ona ters düşenleri dışlamak veya ceza vermek esastır.
*Fıtrat dini olan İslâm’a göre; Hayatın amacı, yaratılış, idealler; tümüyle Allah için olmalıdır.
Bâtıla her türlü desteği veren dine göre; Hayatta başarılı olmak, kariyer yapmak, zengin olmak çok önemlidir. Dinle ilgili bir çalışma varsa, dinin özüyle ve tevhidle bağlantılı olmayan ayrıntı cinsindendir.
*Kur’an’da ve Sünnette esasları bildirilen dine göre; Allah ve O’nun dini, her şeyimize karışır.
Diyanet Teşkilatlarının da içini doldurduğu din anlayışına göre; Ülkede demokrasi ve özgürlük var, kimseye karışılmaz. Allah yönetime, okullara, kıyafetlere karışamaz. Laiklik gereği, din devlete karışamaz, ama devlet dine Diyanet yoluyla karışır.
*Allah’ın râzı olduğu tek hak din olan dinimize göre; Allah hüküm verdiğinde başka seçeneğimiz olmaz. Allah’ın hükmüne teslimiyet gerekir.
İçine çağdaş hurafeler katılmış, aslı Hak olan dine göre; Tâğutî kanunlar insanın aleyhine haksız karar bile verse, “şeriatın kestiği parmak acımaz” denir. Allah devlete zeval vermesin denilir. Sofra duasında bile devletin devamından yana dua edilir. Hutbelerde bile İslam dışı düzene, devlete dua edilir.
*Kâinatın yaratıcısı Rabbimizin dinine göre; Ölülerden bir şey beklenmez. Onlar artık kendilerine bile fayda veremeyecek durumdadır.
Atatürk’ün de râzı olduğu din anlayışına göre; Anıtkabir defterine yazılanlara orada yatandan cevap yazması beklenmese, Atatürk çarpar denilmese de; yatırlardan, türbelerden çok şey beklenir. Vatan için ölenlerden de şefaat istenir.
*İslâm adlı insanlık dinine göre; Gaybı, geleceği sadece Allah bilir.
Devletin şekil verdiği dine göre; 2023’de hayali beklentiler, tâğutların şeriat getireceği, fallar ve burçlar…
*Tevhid dininde; Yemin, sadece Allah adına yapılabilir. Çünkü şâhit tutulacak en büyük zat O’dur ve O her şeyi görür ve bilir.
Kalabalıkların dininde ise; Kimde ne kadar var olduğu düşünülmeden namus ve şeref üzerine yemin edilir.
*Saf ve katıksız din olan Rabbimizin gönderdiği dine göre; Eğitim, Rab olan Allah’ın eğitim kurallarını merkeze alan ve insanları Rabbimizin eğitim sistemine ve müfredatına göre yetiştirmektir.
Demokrasiden ve Batıdan etkilenenlerin dinine göre; Batı tarzı eğitim esastır. Eğitime vahiy karıştırılmaz. Okullarda Atatürk’e şirk koşmak suçtur. Her konuda en büyük odur. Onun heykellerine tapmadan okul başlamaz, onun resminin olmadığı sınıfta eğitim olmaz. Atatürk ilkelerine göre eğitim müfredatı oluşturulur.
*Razzâku’l âlem olan Rabbimizin bildirdiği dine göre: Rızkı veren Allah’tır. Helâl rızık talebidir, helâl yoldan kazanmaktır önemli olan. İmtihanımızı kazanmamız için haram rızka meyletmemek gerekir.
Resmî din anlayışına göre; Kapitalist sistemde her yol, hatta her yolsuzluk paraya çıkar. Paranın dini imanı yoktur. Din iman varsa, bankaya mecburen konulduğu için varsa dini imanı zaten kalmaz. Paranı dini olur mu bilinmez ama üzerinde Atatürk’ün resmi olmayan para olmaz. Haram unutulmuş bir kelimedir, suç olmasın da; önemli olan odur. Banka tapınaktır, çek koçanları kutsal kitap, para da ilâh. Yalan-dolan, hile-aldatma haram olsa da nasıl olsa suç değildir.
*Dinin sahibi’ne göre; Sevgi, korku ve ümit sadece Allah’a yöneliktir.
Mevcut din anlayışına göre; Sevgi denilince karşı cins ve aşk akla gelir. Korku denilince kimsenin aklına cehennem gelmez. Ümitler hep dünyaya yöneliktir. Bu üçünü birden Allah’ın dışındakilere atfeden mü’min olamazmış, kimin umurunda?
*Dosdoğru din olan İslâm’a göre; Velâ ve berâ (Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek) dinin önemli hususlarındandır.
Piyasa dinine göre; Allah’ın düşmanları dost ve müttefik kabul edilir. Avrupa Birliği hâlâ önemsenir. Tâğutlar ve zâlimlere hayran olunur. Tâğutlara karşı çıkıp devletin İslamlaşmasını isteyen ve cihadı öne çıkartanlara ise “sapık!” diye ad verilir.
*Tek Hak din olan İslâm’a göre; Elfâz-ı küfür ve ef’âli küfür, kaçınılması gereken en önemli yasaklardandır.
Üretilmiş din dini halini alan din anlayışına sahip olanlar, nedir bu dedikleriniz? Karın doyuruyor mu bu ifadeler, sen ona bak, diyebilirler.
*Kur’an’ın yön verdiği dine göre, Din, Allah’ın dinidir. Hiç kimse ona bir şey ilave edemez. Mü’minler “semi’nâ ve eta’nâ / duyduk ve itaat ettik” derler.
Eski ve yeni Anayasalarla sınırları çizilen din anlayışına göre Din, devletin dinidir. Diyanet de devletin kurumudur. Diyanet, istediği (devletin istediği) gibi fetva verir, televizyon müftüleri de istediği kolaylığı getirir. Din halkın dinidir. Atalarından ve Ata’sından ne gördüyse ona tâbi olur halk. Ve halkla devlet din konusunda kaynaşmış, uzlaşmıştır. Böyle saça böyle tarak.
Rabbim, Hakkı Hak olarak bilip Hakk’a tâbi olanlardan eyle. Bâtılı bâtıl olarak tanıyıp bâtıldan sakınmamızı nasip eyle. Hakka bâtılı karıştıran zihniyetten bizi uzak tut, o karışımdan bizi muhâfaza eyle! Yüzüne maske geçirip bizim gibi göründüğü için dost bildiğimiz, ama Senin dostun olmayanların şerrinden bizi koru Allah’ım.
islamvehayat.com/allah-in-dini-ile-halk-dini-arasinda-karsilastirma_m1734.html