Kuraklık sorunu kapitalizmin insanlığın
başına bela ettiği bir sorundur
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Başkanı Antonio Guterres, kuraklıktan kaçan Somalililerin sığındığı kampları gördükten sonra, "Bu kuraklık, dünyadaki en feci felaketi" İfadesini kullanıyor…
Somalili mültecilerin kaldığı Dadaab kampında 380 bin kişi yaşıyor. Kamptaki imkanlar Somalililerin yiyecek ve barınak ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalıyor. Mültecilerin büyük kısmı da hasta ve tedaviye ihtiyacı var. Guterres mülteci kampındaki durumu, "Burada yaşananlar, hiçbir şeyle karşılaştırılamaz. Somali, dünyadaki en kötü insani felaketi yaşıyor." şeklinde tasvir ediyor.
Bu gün Afrika’da milyonlarca insan yeterli içme suyundan yoksun olduğu için ölüm tehlikesi ile karşı karşıya yaşamaktadır. Bu bir kuraklık sorunu mudur? Yoksa vahşi kapitalizmin küresel çapta hassaten kara kıtada uyguladığı sömürge politikalarının bir sonucu mudur?
Bugünkü gazete haberlerinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un, kuraklık ve kıtlık nedeniyle göç etmek zorunda kalan 11 milyon Afrikalının ölüm sınırında olduğuna ilişkin açıklamaları yer alıyordu. Durumun vahameti karşısında dünya devletlerini acil yardıma çağıran Ban, BM kurumları tarafından bölgeye yardım yapılabilmesi için oluşturulan fonun en az 1,6 milyar dolara ihtiyaç duyduğunu söylüyor…
BM veya bu kurumu daima kendi küresel politikalarını hayata geçirme konusunda aygıt olarak kullanmış olan Amerika gerçekten samimi ise bu ülkede (Somali) “terör”le mücadele etme adına inşa etmiş olduğu üstler için harcadığı milyarlarca doları susuzluktan ölümle pençeleşen insanların yeterli içme suyuna kavuşabilmeleri için harcayabilir…
Amerikan The Nation dergisi, CIA'nın, Hint Okyanusu kıyısında, içine kapalı bir toplumu andıran ve büyük koruma duvarlarının ardına gizlenmiş 10 kadar binadan oluşan "büyük bir kapalı kompleks"e sahip olduğunu yazdı. Bu kompleksin, kendi havaalanı olduğu ve Somalili askerlerce korunduğu, ancak girişlerin Amerikan askerleri tarafından kontrol edildiği belirtildi.
Amerika’nın buna benzer Somali’de ya da bir başka Müslüman ülkesinde milyarlarca dolar harcayarak sömürge imparatorluğunu payidar kılmak için nice nice üstler kurmuş olduğundan haberimiz yok!
Yıllık bütçesinden sadece askeri harcamaları için 500 milyar dolar pay ayıran Amerika ve diğer batılı ülkeler yıllardır sömürdükleri kara kıtanın 1,6 milyar dolarcık maliyetle çözülebilecek su sorunu gerçekten çözmek istiyorlar mı?
Geçen yılın ağustos ayında muson yağmurlarının yol açtığı sel felaketinin topraklarının 1/5’ini vurduğu Pakistan için 50 milyon dolarlık yardım yapma lütfunda bulunan Amerika bu ülkeye, halkını öldürmesi için her yıl 2 milyar dolar terörle mücadeleye destek adı altında para yardımı yapmaktadır.
Kendi varlığını “dünyada adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş” olarak tanımlayan BM ve onun zebun genel sekreterinin, insanlığın açlık, kuraklık, geri kalmışlık, eşitsizlik vs. gibi sorunlarına ilişkin demeçleri yada sözüm ona çözüm noktasında attıkları adımlar sadece söz konusu bölgelere sömürgeci devletlerin girmelerinin veya bu bölgelerdeki nüfuzlarını artırmalarının bir aracı olmaktan öte bir anlam ifade etmemektedir.
Yoksa tıbbın harikalar yarattığı bir çağda açlıktan veya tedavisi çok basit hastalıklardan dolayı her gün 30 bin insan ölüyor, 1945’te kurulduğu günden bu güne yarım yüzyılı geçen bir zaman dilimlinde her geçen 10 yılda açlıktan ölümle pençeleşen insan sayısının katlanarak artıyor olması uluslar arası adaleti ve sosyal eşitliği temin etmeyi amaç edinmiş bir küresel kuruluş için utanç verici bir şey değil mi? Bu rakamlar söz konusu kurumların artık insanlığa ve onun sorunlarına asla bir çözüm getiremeyeceğini, zaten gerçekte de bunun için kurulmadığını açıkça ortaya koymuyor mu?
Yukarıda Somali örneğinden hareketle bir su sorunundan söze başladık. Bu sorun sadece Somali’nin yada Afrika’nın sorunu değil bütün insanlığın yakın gelecekte başına bela olacak en büyük sorunlardan birisi olacaktır.
***
Bir başka açıdan konuyu değerlendirdiğimizde çok ilginç tablo ile karşı karşıya kalmaktayız. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre bugün tüm dünyada 1,5 milyardan fazla insan, sağlıklı içme suyundan mahrum olarak yaşamını sürdürmektedir. Bunun yanında bütün dünya genelinde sadece toplam 50, 60 bin kişinin eğlenmesi ve konforlu, lüks yaşamları için inşa edilmiş olan Golf sahaları için bir günde 660.000 tonu aşkın su tüketilmektedir. Ve bu oran 4,7 milyar insanın günlük asgari su gereksinimine eşittir.
TEMA'nın verdiği bilgilere göre, yedi milyarlık dünya nüfusunun günlük su ihtiyacı ile, bütün dünyadaki golf sahalarının sulanması ve bakımı için harcanan miktar aynı: 547 milyon metreküp. Bir başka deyişle golf sevdası yüzünden bir dünya nüfusu kadar su daha harcanıyor. Tayland'da 60 bin köylünün tarım arazisinde kullandığı su miktarı olan 6 bin beş yüz metreküp su miktarı ile ülkedeki bir golf sahasının günlük su kullanımı da yine aynı miktarda.
Bu istatistiklere baktığımızda küresel kapitalizmin 200 yıldır biriktirdiği, bırakın çözüme kavuşturmayı daha da kronikleştirdiği sorunları kuraklık ve kıtlığa, ekolojik dengenin bozulmasına bağlamasının aldatıcı propagandandan başka bir şey olmadığını kolayca anlayabiliriz. Tek başına bütün bir İslam coğrafyasının gıda ihtiyacını karşılayabilecek münbit arazilere sahip olan Sudan’ın, bugün içinde bulunduğu kıtanın ihtiyaçlarını karşılamayı bırakın kendi kıtasında (hatta kendi ülkesinde) milyarlara yakın insanın pençeleştiği açlığa mani olamayışı bile sorunun beslenme kaynakları yoksunluğu sorunu olmadığını bizlere açıkça kanıtlamaktadır.
Bu sorun kesinlikle kuraklık, kıtlık, beslenme kaynaklarının yoksunluğu vs. sorunu değildir. Mesele kuraklık ve kıtlık sorunu dahi olsa bu sorunlar kapitalizmin insanlığın başına bela ettiği sorunlardır. Zira rabbimizin bütün insanlığa amade olsun için yarattığı gezegenimizi sırf kendi gelişmesi ve sanayileşmesi için hoyratça kullanan, ozon tabakasının delinmesine neden olan, doğanın, yer altı sularının, tatlı su kaynaklarının ve denizlerin kirlenmesine neden olan vahşi kapitalizmdir. BM rakamlarına göre 1,5 milyar insan sağlıklı içme suyundan mahrum bırakılmışken 5 milyara yakın insanın ihtiyacını karşılayabilecek bir su miktarını (ihtiyaç/lüks ayırt etmeden) golf sahaları için heba eden anlayışın kısaca vahşi kapitalizmin sorunudur.
Bu sorunun çözümü ise İslam’dan başka bir şey değildir. Evet, çözümü İslam’dan başka bir şey değildir. Çünkü sadece İslam iktisad sistemi insanlığın gereksinimlerini/ihtiyaçlarını temel/zaruri ihtiyaçlar ve lüks ihtiyaçlar diye ikiye ayırır. Devlet bütün iktisadi planlamasını yaparken her bir bireyin yaşamı için zaruri gereksinimleri karşılayabileceği bir planlama yapar. Dolayısıyla İslam iktisad sisteminin uygulandığı bir dünyada su gibi temel bir gereksinimi karşılayamayan insanlar varken onların ölüme terk edilmeleri pahasına lüks ihtiyaçlardan sayılan golf sahasına/eğlence sektörüne yatırım yapılamaz.
“Ey mü'minler, Allah ve Peygamberi sizi hayat bağışlayacak ilkelere çağırdıkları zaman bu çağrıya olumlu karşılık veriniz…” (Enfal: 24)
Abdurrahim Şen 14.07.2011
abdurrahimsen@hotmail.com
http://www.timeturk.com/tr/makale/abdurrahim-sen/kuraklik-sorunu-kapitalizmin-insanligin-basina-bela-ettigi-bir-sorundur.html