Şeriatsız Anayasa Bizden Değildir

 

Türkiye’de ister dindar olsun ister dinsiz olsun çoğunluğun anayasa konusundaki düşünceleri aşağı yukarı birbirine denk. Seküler İslamcılar ile liberallerin anayasa konusundaki istekleri örtüşüyor. En radikal seküler İslamcı ile en radikal sosyal demokrat veya liberal, anayasada “demokrasinin vazgeçilmezliğinde” mutabıklar.

 

Nerede kaldı sizin Müslümanlığınız?

Hani Müslüman demek mutlak güç ve hüküm sahibi olan Rabbimizi bir olarak tanımaktı! Hani Allah ve Rasûlü bir konuda hüküm verdiği zaman Müslüman erkek ve kadına yalnızca itaat etmek düşerdi! Hani kalplerinde hastalık bulunanlardan başkası ilâhî hükümleri sorgulamazdı!

Nerede kaldı sizin İslâmcılığınız?

Müslümanların anayasası Kur’an ve sünnet kaynaklı olduğu için tarihte bu konuda fazla bir arayış içine girilmemişti. Ne zaman ki Batı’nın şeytanî fikirleri içimize sızmaya başladı o vakit yeni kanunlar, yasalar ve anayasalar aramaya başladık. Oysa Batı sistemi kaynağını Şeytandan alırken İslâm nizamı Rabbanî bir menbaa sahipti. İçimizdeki münafıklar ıslah edici olduklarını söyleyerek bu koskoca ülkeyi şeytan medeniyetinin mirasçısı olan diktatörizm, modernizm, kapitalizm, sosyalizm, liberalizm ve nihayet demokrasinin kucağına attılar.

Yeni anayasa tartışmaları yapılıyor. Bakıyorsunuz namaz kılan ve Müslüman olduğunu söyleyenlerden hiçbir İslâmî talep gelmiyor. Allah’ın hükümlerinin anayasa olması gerekirken kimseden ses çıkmıyor. Bu Allah’a savaş açmak değil de nedir?

Şeriatsız anayasa bizden değildir!

Bir Müslüman’ın şeriatı devre dışı bırakan hatta onu karşısında düşman olarak gören bir anayasayı baş tacı etmesi, ona boyun eğmesi düşünülemez. Laik ilahiyatçıların tevilleri bile bunu aklayamaz.

Laik insan olamayacağı gibi laik devlet de olmaz!

Laiklik konusunda seküler İslâmcıların kitleleri ateşe götüren yorumlarından biri de laikliğin kişilere değil devlete göre olduğudur. Onlara göre, “insan din konusunda tarafsız olamaz. Yani dinsiz insan olmaz; fakat devlet bütün dinlere eşit mesafede olmalıdır. Yani dinsiz devlet olabilir, hatta bu bir zorunluluktur. Gerçek laiklik de budur. Laiklik dini özgürce yaşamanın garantisidir.” Böyle diyorlar. Oysa devletler de tıpkı insanlar gibidir. Hattızatında devleti kuran da insan unsurudur. Yani devlet insanların belli bir amaç için bir araya gelerek kurduğu organizasyondur. Bir Müslüman nasıl ki dinin emrindeyse onun devleti de Allah ve Rasûlünün emrinde olmalıdır. Bu Allah’ın, Peygamberinin, sahabelerin ve ümmetin yoludur. Bunun dışındaki yollar da batıldır. Batıl da zail olmaya mahkûmdur.

Dini sadece ahlak olarak görenler, İslâm’ın yarısını görmeyenlerdir.

İslâm, güzel ahlakı toplumda yaygınlaştırmayı, tagutu reddedip sadece Allah’a boyun etmeyi,  Allah ve Peygamberine itaat eden, onun yolunda mücadele eden bireylerin yetişmesi için devlet aygıtını dinin emrine vermeyi ilke edinmiştir. İhlassız ve tebliğsiz Müslümanlık olmayacağı gibi devletsiz de adalet, emribilma’rûf ve nehyianilmünker olmaz.

Ehl-i irtidat ehl-i küfürden tehlikelidir.

Tarih boyunca Müslümanların başına ne geldiyse nifak ve irtidat ehlinden gelmiştir. Küfür ile yıkılmayan İslâm toplumları münafıklar, mürtedler ve içimizdeki beyinsizler yüzünden tarumar olmuştur. Küfür ehli, şeytanın verdiği görevleri yerine getireceği için samimî Müslümanlar tarafından gözden ırak tutulmaz. Oysa ıslah ediciyiz diyen nifak ehli Müslümanlar için daima görünmez tehdit olmuştur.

Dini yalnızca Allah’a has kılmayanlar ehl-i dalalettir.

Müslüman’ın yolu Allah ve Peygamberinin yoludur. Allah ve Peygamberinin yolu da ebedî saadet yoludur. Müslüman’ın günlük yaşantısının bütününü din belirler. İslâm hayata mutlak hâkimdir. Müslüman’ın hayatı ve ölümü Allah içindir. Müslümanlar o kimselerdir ki canlarını ve mallarını cennet karşılığı Allah’a satmışlardır. Ne mutlu o Müslümanlara!..

 

Mustafa Durdu

01 Mayıs 2013 

mustafadurdu@yahoo.com

http://www.habervaktim.com/yazar/59024/seriatsiz-anayasa-bizden-degildir.html

www.islamiyontem.net

Paylaş :




WhatsApp