ZULME ve ZALİME KARŞI DİK DURUŞ
“Zülmetmekte olanlar, nasıl bir inkılâba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir!”1
Böyle buyurur Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ!..
Kendisinden başka hak ilâh olmayan, insan kulları üzerinde yegâne egemen olan ve “egemenliğin kayıtsız-şartsız kendisine mahsus olduğu” Allah Azze ve Celle böyle buyurdu!..
Zalimler ve onların zulmüne destek verip ortak olan yandaşları pek yakında bilecek, görecek ve idrak edecekler… Büyük bir inkılâba uğrayıp devrileceklerdir! Bunun gerçekleşmesinde hiçbir şübhe yoktur!.. Gerek tek kişinin diktatörlüğü, gerekse bir çok kişiden oluşan zalim yöneticilerin zulüm düzeni, mazlumların kıyam edişleri karşısında direnemeyecek ve yıkılıp gidecektir… Onların zulme ve sömürüye dayalı bâtıl düzenleri pek zayıftır… Mazlumların, hak ve adâlet isteyen haykırışları karşında dayanamaz, sarsılır ve temelinden çöküp tarihin çöplüğüne atılır…
Çünkü:
“Allah’ın dışında başka velîler edinenlerin örneği, kendisine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir, bir bilselerdi.” 2 diye buyuran Rabbimiz Allah, onların göz boyayan ve kalbleri ürküten düzenlerinin iç yüzünü beyan etmektedir…
Ve en büyük zulüm olan şirk suçunu işleyen, ayrıca küçük zulümlerin her türlüsünü yapanların sonunun ne olduğunu beyan buyurur:
"İşte Biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onların kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı."3
Zulmetmekte olanlar ve onların zulmetmelerinde yardım edip suçlarına ortaklık edenler, zulmettikleri mazlumların, Hakk'a dayanarak ki haklı kıyam ederek kendilerini nasıl bir inkılâb ile devirdiklerini bilecek ve göreceklerdir...
İmam İbn Kesir (rh.a.), meşhur tefsiri olan "Tefsiru'l-Kur'âni'l-Azim" adlı eserinde:
"Sahih olan, bu ayeti kerimenin her zalim hakkında genel olduğudur."4 diyor.
"Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılâba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir" ayeti hakkında Elmalılı M.Hamdi Yazır (rh.a.), "Hak Dini Kur'ân Dili" adlı tefsirinde şunları beyan eder:
"Yahud hangi dönüş meydanında yuvarlanacaklar. Bu cümlenin zalimlere ne kadar şiddetli bir tehdid ifâde ettiği açıktır. Yani, bugün müslümanlara zulmeden o zalimler, bugünkü yaptıklarını zulüm ile nasıl bir uçuruma yuvarlanmakta olduklarını öldükleri zaman anlayacaklar. Aynı zamanda bu cümle, İslâm Dini'nin dünyada zalimlere karşı yapacağı hak ve adâlet inkılâbının önemini hatırlatmaktadır ki, geleceğe aid bu gizli haberin önemi çok açıktır."5
Âlemlerin Rabbi Allah'ın değişmez sünnetidir ki, zulmeden zalimleri, onların kendi elleriyle cezalandırıp giderir, zalimi, başka bir zalim ile ortadan kaldırır, ya da zalimi, mazlum ve mustaz'af muvahhid mü'minlerin eli ile tarih sahnesinden siler...
"(Bu,) Allah'ın öteden beri sürüp giden sünnetidir. Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın."6
1-Hükmün, hâkimiyetin yalnız ve yalnız kendisine aid olduğu Âlemlerin Rabbi Allah Teâla7, yeryüzünde tuğyan edip, gerek insan kullarına, gerekse insanların dışındaki diğer varlıklara zulmeden zalimlere, dünyada iken suçlarına karşılık azabı taddırmakta ve böylece onların zulmünü ortadan kaldırmaktadır...
Şöyle buyurur Allah Azze ve Celle:
"İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesâd ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah)onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.
De ki: 'Yeryüzünde gezip dolaşın böylece daha öncekileri nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi."8
İmam İbn Kesir (rh.a.) şunları kaydeder:
"Yüce Allah'ın: 'İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesâd ortaya çıktı’ buyruğunun anlamı şudur:
Masiyetler sebebi ile mahsuller ve ekinler eksilerek fesâd ortaya çıktı, demektir.
Ebu'l-Âliye:
-Yeryüzünde Allah'a isyan eden bir kimse, yeryüzünde fesâd çıkarmış olur. Çünkü yeryüzünün de, semânın da salah bulması itaat iledir, demiştir."9
2-Rabbimiz Allah, dilediği takdirde zulmeden bir zalimi veya zalimler topluluğunu, diğer bir zalim veya zalimler topluluğunu kendilerine musaalat ederek yok eder... Yani, zalimi, zalim ile yok eder...
"Böylece Biz, kazandıkları dolayısıyla zalimlerin bir kısmını, bir kısmının başına geçiririz.."10 buyurur, kendisinden başka hak ilâh olmayan Rabbimiz Allah!..
"İbn Zeyd (rh.a.):
-(Bu,) Biz, cinleri zalim olanlarını, insanların zalim olanlarına musallat ederiz, demektir.
(Ayrıca,) zalimlerin kimini, kimine musallat ederiz ve o da diğerini helâk eder zelil kılar, diyor.
Bu açıklamaya göre bu buyruk, eğer zulmünden vazgeçmeyecek olur ise, zalime yönelik Allah'ın, üzerine bir başka zalimi musallat edeceği şeklinde bir tehdiddir. İster kendisine, isterse yönettiklerine zulmeden herkes ayet-i kerimenin kapsamına girdiği gibi, ticaretinde insanlara zulmeden tacir de, hırsızlık yapan da, benzerleri de girmektedir.
Fudayl b. Iyad (rh.a.) der ki:
-Sen, bir zalimin diğer bir zalimden intikam aldığını görecek olursan, dur ve bu husus üzerinde hayret ederek dikkatli düşün!"11
Zalime, zulmünde destek olup yardım edenler, bir gün o zalimin zulmünden payını alır. Zulmetmeye alışmış zalim, zulmetmekten zevk alan bir kişi, nihayet en yakınlarına da zarar vermeye başlar... "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" mantığı ile hareket edenler, binbirinci yılda o yılanın öldürücü zehirini tadmış olurlar...
Gerek insanlara, gerekse insanlardan başka çevredeki yaratılmışlara zulmedeni hoş gören, ona yardımda bulunan ve zulmüne ortak olan, böylece zalimleşmiş kişiler, o zalimden zulüm ve işkence görürler... İnsanlık tarihine bakıldığında bunun birçok örneklerinin varlığıyla tanışırlar... Zalime yardım edene, o zalim musallat edilir!..
3-İnsanların yegâne, yani eşsiz ve ortaksız Rabbi, Meliki ve İlâhı Allah Teâlâ, yeryüzünde hadini aşarak, adâlet sınırlanı çiğneyerek zulmeden zalimleri, mü'min muvahhid müslüman kullarının eliyle ortadan kaldırır... Bölgelerinde iktidar sahibi olan zalimlerin üzerine mücahid kullarını gönderir ve onlara yardım edip muzaffer ederek zalimleri kahr-û perişan eder...
Şöyle buyurur, hükmünde hiç kimseyi ortak etmeyen12 ilâhımız Allah Azze ve Celle:
"Yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur."13
"Onlarla çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle azablandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü'minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun."14
"Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şübhesiz onlardan öncekileri nasıl güç ve iktidar sahibi kıldıysa, onları da yeryüzünde güç ve iktidar sahibi kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları, korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıktır.
Dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin ve Rasul'e itaat edin. Umulur ki, rahmete kavuşturulmuş olursunuz.”15
Rabbimiz Allah, kendisini yegâne Rabb, Melik ve İlâh kabul edip katıksız iman eden mü'min müslüman kullarına böyle buyuruyor!
Muvahhid mü'minlerin, zulmeden zalimlere karşı değişmeyen inanç ve tavırları budur!.. Bu dik duruş tavırlarını çağlar boyu devam ettirdiler ve kıyamete kadar aynı tavırı devam ettireceklerdir... İnkâr edenler, hakka karşı düşmanlık yapanlar, zulüm işleyerek her türlü haksızlığı yapanlar, kan bağı yönüyle en yakınları olsa dahi, onların bu tevhidî tavırlarında hiçbir değişme olmadı ve olmayacaktır!.. Bu, tavır onların kâmil imanlarının olmazsa olmazıdır... Bu tavır, yegâne Rabb ve İlâh Allah Teâlâ’nın emridir... Mü'minler, bu emre katıksız iman etmiş ve Allah'ı birleyen muvahhidler olarak teslim olmuş müslümanlardır!..
"Ey iman edenler, eğer imana karşı inkârı sevip tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi velîler edinmeyiniz."16 buyuran Allah, muvahhid mü'min kullarının olmazsa olmaz sıfatlarını şöyle beyan ediyor:
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk)bulamazsın ki, Allah'a ve Rasulüne başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar. Bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, istersen kendi aşiretleri (soyları)olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah)kalblerine iman yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır, orada süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin, şübhesiz Allah'ın fırkası olanlar, felâh (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş)bulanların tâ kendileridir."17
En büyük zulüm Allah'a şirk koşmak ve en büyük zalim, Allah'a şirk koşandır...
"Şübhesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür."18 buyrulur ayeti kerimede.
"Gerçekten Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur."19
"Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? İşte bunlar, Rabblerine sunulacaklar ve şahidler: 'Rabblerine karşı yalan söyleyenler bunlardır' diyecekler. Haberiniz olsun, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerinedir."20
İşgal edilmiş İslâm topraklarındaki şirk adına egemen olan tağutlar, Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyi reddettikleri bir yana egemenlikleri altındaki bölgelerde Allah'ın hükümleriyle hükmedilmeyi yasaklamış, böyle bir şey yapmaya kalkışanları, devlete karşı yapılan en büyük suç kabul ederen korkunç cezalarla cezalandırmışlardır...
Allah'ın lânet ettiği zalimler... En büyük zulüm olan Allah'a şirk koşmayı, egemenliklerinin vazgeçilmezi olarak benimsemiş, yönetim yasalarının olmazsa olmaz ilk ilkesi olarak kabul etmiş ve bunu, hem inançlarının, hem de amellerinin temeli saymışlardır...
İşgal ettikleri İslâm topraklarında esaretleri altında bulunan müslümanlara her türlü terör ile baskı kullanarak zulmün her çeşidini uygulamış, onları İslâm'dan koparıp bâtıl ve şeytanî düzenlerine uydurmaya, şirk ve küfürlerini benimsetmeye çalışmış, bunu gerçekleştirmek için zulmün en korkuncunu yapmaktan geri durmamışlardır...
Allah'ın lânet ettiği zalimler!
Egemen oldukları bölgelerde diktatörlüğün en iğrencini gündeme getirmiş, mazlum ve muztaz'af halkı sindirmeye çaba harcamışlardır... Gün olmuş canavarlaşmış olan bu zalim katiller binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce mazlumu katletmiş, bölgeyi kan gölüne çevirmişlerdir... Kendi bâtıl, şirk, küfür ve zulüm iktidarlarının devamını sağlamak için çocuk, kadın, genç ve yaşlı demeden öldürmüş, zulüm ve terör düzenlerine karşı çıkan herkesin kanını dökmüşlerdir... Bu vahşî katiller, en korkuç canavarlardan daha saldırgan, daha düşman ve daha zararlı hâle gelmişlerdir...
Necis olan zalim müşriklerin21 pisleştirdikleri ve ifsâd ettikleri yeryüzü mazlumların kanlarıyla sulanmış, bu diktatör tağutlar bir türlü kana doyamamışlardır... Her gün dünyanın çeşitli bölgelerinde zulüm ile sindirmeye çalıştıkların mazlum ve muztaz'afların kanlarını dökmekte, ocaklarını söndürmekte ve nesillerini yok etmektedirler... Ekini ve nesli yok etmeye çalışmak, bu hain ve zalimlerin değişmez karakteridir...
Zalim, ister mü'min olsun, ister müşrik, ister müslüman olsun, isterse kâfir... Zalim, zalimdir ve zulmedenlere asla meyletmemek gerekir... Hiçbir muvahhid mü'min, zulmedenlere meyletmemeli! Kalbinde onlara karşı hiçbir sevgi beslememeli ve onlara yardımcı olmamalıdır... Aksine, kalbi, zulme ve zalime karşı kinle dolmalı, onlardan uzak kalmalı ve onlara karşı çok sert tavır almalıdır... Onlarla asla uzlaşmamalı, zulümlerini engellemeli ve ıslah olmaları için gayret etmelidir... Hangi çağda ve nerede olursa olsun mü'min müslüman şahsiyetler böyle olmalıdırlar... Böyle olmak, yani zulme ve zalime karşı dik durmak ve engellemek, mü'min müslüman şahsiyetlerin imanlarından kaynaklanan kulluk vazifeleridir!..
İşte, Rabbimiz Allah'ın emri:
"Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'dan başka velîleriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz."22
"Zulmedenler ile kastedilen, İbn Cerir ve İbn Ebi Hatim'in İbn Abbas (r.anhuma)'dan rivayet ettiklerine göre, müşriklerdir. Meyl/eğilim ise, sevgi ile kalbin onlara yönelmesidir. Bazıları, zulmü de, meyli de daha genel bir anlam ile tefsir etmişlerdir. Yani, kendisinden zulüm sadır olan kimseye, o zulüm isterse şirk, isterse başka bir şey olsun meyl etmeyim."23
"Bu ayet-i kerime zalimlere meyletmenin akibetini açıklıkla beyan etmiştir. Bu da, zalimlerle iç içe olmaları, onlarla dostluk kurmaları ve onların içinde bulundukları duruma razı olmaları ve işlerine muvafakat göstermeleridir.
Zalimler, müşriklerden mü'min olanların düşmanlarıdır. Yahud müslüman olsun, kâfir olsun her zalim buna dâhildir. Bu ikinci görüş daha doğrudur. Çünkü ayetin umumî ifâdesine bağlı kalmak daha evlâdır."24 diyor, "Tefsirû'l-Münir" adlı eserinde Prof. Dr. Vehbe Zuhaylî...
Mü'min müslümanların vazifesi, kim olursa olsun zalime karşı durmak, onun zulüm yapmasını engellemek, zulümden alıkoymaktır... Bu vazifesini, meşrû çerçevede gerçekleştiren mü'minler, zulmeden zalimlerin soyuna, ırkına, kavmine, aşiretine, ve mensubiyetine bakmaksızın onların zulmünü engellemesi için elini ve dilini kullanmaktan çekinmemelidirler... İmkân dâhilinde elleriyle ve dilleriyle zulmü engellemek ve ortadan kaldırmaları ânın vâcibi olduğunu bilmek gerek...
Zulmeden zalimlere karşı kıyam eden ve onları giderip zulmün yerine adâleti, zalimin yerine adil olanı ikame etmek için cehd ve gayret eden mü'min müslümanlar, zalimin inancına ve itikada bakmaksızın hareket etmelidirler... Zalimin, müslüman olması ya da küfür ve müşrik olması arasında fark yoktur... Zalim, müşrik ve kâfir de olsa, ya da ümmet içinde ve müslümanlardan biri de olsa, muhakkak aynı sert tavırla karşılaşmalı, yaptığı zulüm reddedilip ortadan kaldırılmaya çalışılmalıdır!..
Enes(r.a.) anlatıyor, Rasulullah (s.a.s.):
"(Ey mü'min sen mü'min) kardeşine zalim iken de, mazlum iken de yardım et." buyurdu. Sahabîler:
-Ya Rasulallah, şu mazlum olan kişiye yardım edebiliriz. Fakat o zalime nasıl yardım ederiz? diye sordular. Rasulullah:
"Zalimin iki elinin üstünü tutarsın (yani onu, zulümden men'edersin)” buyurdu.25
Ebu Saîd el-Hudrî (r.a.)'dan, Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Sizden herhangi biriniz bir kötülük görürse, onu hemen eliyle değiştirsin. Eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle değiştirsin. Ona da gücü yetmiyorsa kalbiyle değiştirsin. İmanın en zaifi de budur."26
Ayet ve hadislerde görüldüğü gibi, Rabbimiz Allah Azze ve Celle ve Rasulullah (s.a.s.), zulme ve zalime asla meyl edilmemesini, kalbde onlara karşı hiçbir sevginin bulunmamasını ve onları mutlaka engellemelerini emretmektedirler... Allah ve Rasulü (s.a.s.)'in hükmü budur...
"Allah ve Rasulü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Rasulüne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır."27
Yüz yıldan beridir İslâm toprakları işgal edilmiş ve günümüzde işgaller yenilenmekte egemen diktatör tağutlar, onları iktidar eden şirk güçleri tarafından alaşağı edilip yerlerine gary-ı İslâmî bâtıl ideolojilere dayalı düzenler kurulmaktadır... Bundan dolayı işgal edilen İslâm topraklarında yeniden katliâmlar gündeme gelmekte, müslümanların kanlarını oluk oluk akıtılmaktadır... Zulmeden zalimler, el değiştirecek olan zulüm düzenleri için direnmekte ve kendilerine karşı kıyam eden mazlum halkı katliâma tabi tutmakta, onbinlercesini öldürmekte, onbinlercesini yaralı bırakmakta, evlerini bombalayıp ocaklarını söndürmekte, yüzbinlercesini tutuklamakta, esir kamplarında işkenceye uğratmaktadır...
Bu hain ve alçak zalim tağutların zulmünden sadece mazlum insanlar etkilenmemekte, dünyada sadece mazlum insanlar etkilenmemekte, dünyada bulunan varlıklar da onların zulmünden eziyet görmektedirler...
Muvahhidlerin ve mücahidlerin imamı Rasulullah (s.a.s.)’e bunu beyan buyurmaktadırlar…
Ebu Katâde Rıb'î el-Ensarî (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.)'in yanından bir cenâze geçirilmişti. Bunun üzerine Rasulullah:
"Kendisi rahatlayan veya kendisinden kurtulunmuş olandır." buyurdu. Sahabîler:
-Ya Rasulallah, rahatlayan veya kendisinden rahatlanan nedir? diye sordular. Rasulullah:
"Mü'min olan kul, dünyanın yorgunluklarından ve ezâlarından Azîz ve celîl olan Allah'ın rahmetine gidip istirahat eder. Fâcir olan kula gelince, ondan da diğer kullar, şehirler, ağaçlar ve ve hayvanlar kurtulup istirahat ederler" buyurdu.28
"İbnu't-Tıyn şöyle der:
-Hadiste yer alan el-mü'min kelimesi ile özellikle takun sahibi mü'minin kasdedilmiş olma ihtimali olduğu gibi, her çeşit mü’minin kasdedilmiş olması da muhtemeldir. “el-Facîr” kelimesi ile de kâfirin kasdedilme ihtimali olduğu gibi, her türlü âsînin buna dahil olma ihtimali de söz konusudur."29
"İnsanların ölen kimseden kurtulup rahata ermeleri, onun zulmünden kurtulmakta olur. Memleketin rahata ermesi, malı-mülkü gasb ve yağma etmesinden, hakkı-hukuku çiğnemesinden kurtulmakla, ağaçların rahatı, onları gasb ederek kesmemekle yahud meyvelerini almamakla tasavvur olunur. Yalnız ağacın rahatı sahibine aîddir. Bundan dolayı buradaki isnâd mecâzîdir. Hayvanatın rahata ermesi, aç-susuz kalmaktan ve taşıyamayacakları yükü yüklemekten kurtulmaları ile olur."30
"Cihadın en efdalı, zalim sultanın veya zalim emirin yanında söylenecek adâletli sözdür"31 buyuran Rasulullah (s.a.s.), Abdullah ibn Ömer (r.anhuma)'nın rivayet ettiği hadislerinde şöyle buyurur:
"Her kim bi dâvada zulme yardımcı olursa, kuşkusuz Azîz ve Celîl olan Allah'ın gazabına uğrar."32
Ya Rasulullah (s.a.s.)'in şu beyanları!..
Evs b. Şufahbil (r.a.)'dan. Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Her kim zalim olduğunu bildiği hâlde, yardım etmek için zalimle beraber yürürse (ona destek olursa),o kişi İslâm'dan çıkmıştır."33
İbn Abbas (r.anhuma)'dan. Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Kim Temsil ettiği bâtıl ile bir hakkı ortadan kaldırmak isteyen zalime yardım ederse, Allah ve Rasulünün koruyuculuğundan mahrum kalır."34
Bütün bu beyanlardan sonra, katıksız iman eden muvahhid mü'min müslümanlar, İslâm topraklarını işgal eden zalim tağutlara karşı onların zulme dayanan tağutî düzenlerine karşı kıyam gerçekleştiğinde hangi saffda bulunacaklarını çok iyi idrak etmeli ve asla zalimlerin saffında yer almamalıdırlar... Mazlumun yanında ve zalimin karşısında olmalı, bulunduğu saffda aldatılmamalı ve bir zalimin ortadan kalkmasına çalışırken, başka zalimlerin sahneye çıkmasına yardım etmemelidir... Duygusal olmamalı, her hâli, her olayı, vahyin apaydınlık nûrunda, imana teslim olmuş akıl ile değerlendirmeli, her hâlde ölçüsü olan İslâm'dan asla sapmamalıdır...
Mutlak ölçü: Ya İslâm, ya da başkası değil! Ve “(Sakın) hainlerin savunucusu olma!"35
Dipnot:
1- Şuara, 26/227.
2- Ankebut, 29/41.
3- Ankebut, 29/40.
4- İmam İbn Kesîr, İbn Kesîr Tefsirî, Çev. M. Beşîr Eryarsoy, İst. 2011, C.8, Sh.162.
5- Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İst. T.y. C. 6, Sh. 143 (yenda Yayınları) Sadeleşmiş nüsha, C. 6, Sh.121 (Azîm Yayınları)
6- Fetih, 48/23.
7- Bkz. Yusuf, 12/40, 67. En'âm, 6/57,62.
8- Rum, 30/41-42.
9- İmam İbn Kesîr, A.g.e C. 8, Sh.405.
10- En'âm, 6/129.
11- İmam Kurtubî, el-Câmiuli Ahkâmi'l-Kur'ân, Çev. M.Beşir Eryarsoy, İst. 1998, C. 7, Sh. 158.
12- Bkz. Kehf, 18/26.
13- Bakara, 2/193. Enfal,, 8/39.
14- Tevbe, 9/14.
15- Nûr, 24/55-56.
16- Tevbe, 9/23.
17- Mücadele, 58/22.
18- Lokman, 31/13.
19- Nisa, 4/48.
20- Hud, 11/18.
21- "Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler. Öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar." Tevbe, 9/28.
22- Hud, 11/113.
23- Ali Arslan, Büyük Kur'ân Tefsîri- Hulâsatü't-Tefsîr, İst. T.y. C.8, Sh. 164.
24- Prof. Dr. Vehbe Zuhaylî, Tefsîrü'l-Münîr, Çv. Hamdi Arslan, Vdğ. İst. 2003, C.6, Sh. 410.
25- Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l- Mezâlim, B.4, Hds.5. Sahîhi Müslim Kitabu'l-Birri ve's-Sılâ, B.16, Hds.62. Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l-Fiten, B. 58, Hds. 2356. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.3, Sh. 201.
26- Sahîh-i Müslim, Kitabu'l-Îman, B. 20, Hds. 78. Sünen-i Ebu Davud, Kitabu's-Salât, B. 239-242, Hds.1140 Kitabu'l-Melâhim, B. 17, Hds. 4340. Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l-Fiten, B. 10, Hds. 2263. Sünen-i İbn Mace, Kitabu'l-Fiten, B. 20, Hds. 4013. Sünen-i Nesâi, Kitabu'l-Îman, B. 17, Hds. 4975-4976. Ayrıca bkz. Ahmed b.Hanbel, Müsned, C.3, Sh.10, 20, 49, 53, 54
27- Ahzab, 33/36
28- Sahîh-i Buhârî, Kitabu'r-Rikak, B.42, Hds.99. Sahîh-i Müslim, Kitabu'l- Cenâiz, B. 21, Hds.61. Sünen-i Nesâi, Kitabu'l- Cenâiz, B.48, Hds.1931. Ayrıca bkz. Ahmed b.Hanbel, Müsned, C.5, Sh.296, 302,304
29- İbn Hacer el-Askalânî, Fethu'l-Bârî-Muhtasar, Çev. Dr.İbrahim Tüfekçi, İst. 2008, C.13, Sh.10.
30- Ahmed Davudoğlu, Sahîh-i Müslîm Tercüme ve Şerhi, İst. T.y C. 5, Sh.202.
31- Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Melâhim, B. 17, Hds. 4344. Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l-Fiten, B. 12, Hds. 2265.
32- Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Akdiye, B. 14,Hds. 3598. Sünen-i İbn Mace, Kitabu'l-Ahkâm, B. 6, Hds.2320.
33- Nûreddin el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, Çev. Yaşar Güngör, İst. 2009, C.7, Sh.260, Hds. 7064. Taberânî, el- Mu'cemu'l-Kebîr (619)dan. İmam Hafız el-Munzirî, Hadislerle İslâm-Terğib ve Terhib, Çev. A.Muhtar Büyükçınar, Vdğ. İst. T.y C.4, Sh.459, Hds.6 Taberâni rivayet etmiştir. İmam Hafız İbn Kesîr, A.g.e C.3, Sh.426
34- Taberâni, Mu'cemu's-Sağîr, Çev. İsmail Mutlu, İst. 1996, C.1, Sh.239, Hds.155 Nûreddin el- Heysemî, A.g.e. C.7, Sh.260, Hds.7063 İmam Hafız el-Munzîri, A.g.e C. 4, Sh. 459, Hds. 5. Taberâni ve Esbehâni rivayet etmiştir.
35- Nisa, 4/105
Muhammed İslamoğlu
vuslatdergisi.com/article.
www.islamiyontem.net